Edebî Bir Tür: Bilim-Kurgu
Bilim-kurgu yazını, geçmişteki tek tük örnekler bir yana bırakılırsa çağımızın bir olgusudur. Söylemeğe gerek yok, bilim ve teknik gelişmenin çok hızlandığı, yoğunlaştığı bir dönemde yaşıyoruz. Yeni bulgular, yeni bilimsel uygulamalar baş döndürücü bir hızla birbirini kovalıyor. İnsanoğlu nerdeyse artık ne olup bittiğini tam kavrayamaz duruma geldi.
Çağımız insanı bir yandan bilimin üstünlüğüne ve yüceliğine boyun eğerken ve ona inanırken, bir yandan da bilime ve onun uygulamalarına yabancılaştı. Bilime ilkel bir korku içinde kavranması güç mucizeler yaratan bir araç gözüyle bakmaya başladı.
Bugün bilime derinden inanıyoruz, kimi zaman bir din gibi, kimi zaman tek kurtarıcı gibi bakıyoruz ona. Aynı zamanda da korkuyoruz ondan, tam anlayamadığımız için. Bugün kim anlıyor kuantum varsayımını ya da Einstein'ın birtakım formüllerini. Bilim Adamlarının kendi aralarındaki konuşmalarını kim anlayabiliyor doğru dürüst. Büyük çoğunluk radyonun ya da televizyonun düğmesini çeviriyor ama elindeki aracın çalışma yasalarını bilmiyor. Olağanüstü bir şeymiş gibi bakıyor ona.
Tam olarak kavrasak da kavramasak da büyük gelişmeler oldu son yıllarda bilim ve uygulama alanında. Bir yandan uzay kapısı açıldı ve insanoğlu aya ayak bastı. Haberleşme araçları son derece gelişti. Elektronik alanda minyatürleşme görülmedik bir düzeye ulaştı. Korkunç öldürücü araçlar, bombalar, kıtalararası füzeler güçlerini her gün biraz daha arttırıyor.
Atom ve hidrojen bombaları insanoğlunun tepesinde Demokles'in kılıcı gibi asılı duruyor. Çekirdeksel bir savaş korkusu etkisini sürdürüyor. Büyük devletler, çekirdeksel, kimyasal ya da biyolojik silâhların kullanılacağı bir dünya savaşından kaçınmak için ellerinden geleni yapıyorlar ama yerel savaşlarda teknik ilerlemenin yeni etkilerini görüyoruz her gün. Bir bölgenin iklimi değiştiriliyor, yapay yollardan yağmur yağdırılıyor, ormanlar ortadan kaldırılıyor, varacağı hedefi arayan bombalar insanları kovalıyor. İnsan öldürme alanında durum böyle.
Biyoloji alanında hücrenin yapısını çözmek ya da tüpte hayat yaratmak konusunda önemli gelişmeler sağlanıyor. Propaganda ve beyin yıkama yöntemleri korkulacak bir düzeye ulaşıyor. Kısacası bilimsel ve teknik gelişmenin iyice yoğunlaştığı, insanları tümüyle etkisi altına aldığı bir çağda yaşıyoruz.
Bütün bunları bilim-kurgu yazınının ortaya çıkış etkenlerini göstermek için yazıyorum. Bilim-kurgu yazınının ortaya çıkışına sadece bütün bu olağanüstü bilimsel ya da teknik gelişmeler mi yol açmıştır? Hayır, insanların düşe, olağanüstülüğe, doğa-dışı olaylara düşkünlüğünü unutamayız bu arada. Hepimiz masallarla büyüdük. Acayip olayları, değişik ülkelerde olup bitenleri yalan da olsa, uydurma da olsa dinlemek merakı vardır insanda. Bu merakı doyuracak çeşitli araçlar görürüz her çağda.
Bilim-kurgu yazını da belki, bilim ve tekniğin bu derece egemen olduğu bir çağda insanların yukarda belirttiğimiz gereksinmelerini gidermek için çıkmıştır ortaya. Eskiden insanlar cinlere, perilere, tansıklara (mucizelere) inanıyordu. Bugün onların yerine füzelere, atom bombasına ya da başka teknik gelişme örneklerine inanıyor. Bilim-kurgu yazınının çağımızla derinden bağlantısı vardır öyleyse. Okurları başka dünyalara, olağanüstülüğe, doğa-dışına sürüklese de kullandığı dil bilim dilidir ya da bilimsi bir dildir hiç olmazsa. Bilim-kurgu yazını geleceğe, özgür olanaklara açılmış bir kapıdır bir bakıma. Sınır tanımaz bir ölçüde. Güçlük tanımaz. İnsanoğluna güveni tamdır çoğu kez.
Bilim-kurgu yazınının, aşırı tutkunların öne sürdükleri gibi, çağımızın en önemli, geleceğe kalacak tek yazın biçimi türü olduğunu söyleyemeyiz. Ama bilim-kurgu türünün, öteki yazın dallarında olduğu gibi iyi ya da kötü örnekleri bulunduğunu söylemekle yetinebiliriz. Ucuz tefrika romanlarındaki, kovboy filmlerindeki serüvenlerin benzerlerini bu yazın türü içinde deneyenler olduğu gibi, üstün bir deyiş ve kurgu gücüyle okuyuculara yeni dünyalar açan, yeni kavramlar getiren yazarlar da vardır. Öyleyse bilim-kurgu yazı türüne ne heyecanla bağlanmak, ne de onu küçük görmek çıkar bir yol değildir. Başka yazın türlerine verdiğimiz önem kadarını buna da vermeliyiz. Soğukkanlılıkla bilim -kurgu olayına eğilmeliyiz.
Bilim-kurgu yazınının tanımına girişelim şimdi de.
Nedir bilim-kurgu?
Tanım bir ölçüde güç olacaktır. Çünkü kimi zaman, bilim-kurgu alanı, başka alanlarla istenerek karıştırılmakta, böylece ya bilim-kurgu alanının genişletilmesine yada bilim-kurgunun başka bir yazın alanı içine sokulmasına çalışılmaktadır. Biz ise burada ne genişletme ne de daraltma yapmadan sınırlı bir tanıma girişeceğiz.
Çoğu kez bilim-kurgu yazını ile ilgilendiğinizi söylediğiniz zaman kimse anlamaz ne demek istediğinizi. Ama Uzay öyküleri okuyorum. ya da Başka dünyalarda geçen öyküler okuyorum. diye anlatmaya kalkışınca karşınızdaki Haa, evet anladım. der, geçer. Gözünün önüne belki de Bin bir roman zamanından kalma Bay-tekin öyküleri gelir. Bilim-kurgu ise aslında çok az ilgilidir bu gibi konularla. Uzay öyküleri ya da başka dünyalarda deyimleri yetersizdir çünkü bilim-kurgu yapıtlarını anlatmaya. Uzayda geçen olayları da ele alır bilim-kurgu yazını, ama hepsi bununla kalmaz.
Bakarsınız bir öykü uzayda geçer de bilim-kurgu alanına girmez.
Bilim-kurgu yazınını Türkçe anlatabilecek en iyi deyim belki de Olmaz olmaz deme! Olmaz olmaz! sözüdür. Çünkü bilim-kurgu, olabileceklerle, olması olanak içinde olanlarla uğraşır.